Temelinde Padişah İşçiliği Olan Cami
Osmanlı padişahlarını ‘büyük’ yapan, cihan sultanları oldukları halde, dünyanın mülk ve ihtişamını gönül saraylarına sokmamalarıydı. Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri’nin temeline ilk harcı koyduğu Sultan Ahmet Camii’nin inşâsı sırasında, Sultan I. Ahmed’in kayda geçen bu hikayesi, makamın zirvesindeyken kulluğun zirvesini yaşamaya güzel bir numune niteliği taşıyor.
Sultan I. Ahmed Hân’ın bir sanat hârikası olan şâheser câmiinin temel atma merâsimine devrin en meşhur meşâyıh ve âlimleri dâvet edilmişti. Temele ilk harcı koyan Azîz Mahmûd Hüdâyî oldu. Sultan I. Ahmed Han ise basit bir amele gibi o gün akşama kadar elinde kazma-kürek inşaatta çalıştı. Bu mübârek câminin mânevî husûsiyetlerine âit şöyle bir rivâyet de vardır:
I. Ahmed Han, genç yaşta vefât ettikten sonra kızı Gevher Hatun, rüyâsında babasını cennette çok ihtişamlı bir mekânda görmüş. Merakla sormuş:
“–Baba, hangi amelinle bu güzel mertebeye vâsıl oldun?”
Sultan Ahmed:
“–Kızım, bu câmiyi yaptırırken sırtımda taş taşıdım! Bu makâmı elde etmemin sebebi budur!” demiş.
İşte bu nedenledir ki, İstanbul’un her yerinden görünecek heybetli ve günümüze kadar gelmiş, yabancılar tarafından Blue Mosque olarak bilinen Sultan Ahmet Camii için, aynı zamanda “Temelinde Padişah İşçiliği Olan Cami” de denilmektedir.
Sultan I. Ahmed bu heybetli bir cami ile İstanbul’a imzasını atmak istemiş ve Osmanlı’nın tek 6 minareli camisi yapılmıştır. 20 bini aşkın İznik çinisi ile yerden göğe bezenir. Yabancıların bu camiye “Blue Mosque” demesinin sebebi de bu çinilerdir. Cami ilk yapıldığında hem yurt içinde, hem de dışında oldukça tepkiyle karşılanmış. Halk devlet kasasının gereksiz harcamalarla boşaltılmasına, müslüman dünyası da Kabe’deki 6 minareli dünyanın tek camisi ile yaşırmasına bozulmuş. O kadar ki Sultan Kabe’deki camiye 7. minare yaptırmak zorunda kalmış.