KUBİLAY'IN EŞİ FATMA VEDİDE HANIM Fatma Vedide Hanım eşi Kubilay’ın öldür
KUBİLAY'IN EŞİ FATMA VEDİDE HANIM
Fatma Vedide Hanım eşi Kubilay’ın öldürüldüğünü Balıkesir’in Tuzaklı Köyü’nde öğretmenlik yaparken öğrenmişti…
Vedide hanım ilk kez 11 yıl önce sessizliğini bozmuş Cumhuriyet’ten Hikmet Çetinkaya’nın sorularını yanıtlamıştı, Fatma Vedide de bir öğretmendi ve eşini yitirdiği zaman Balıkesir Gönen’in Tuzaklı Köyü’nde görevliydi. Fatma Vedide, 1983 yılında 75 yaşındayken, Hikmet Çetinkaya’nın sorularını şöyle yanıtlıyordu:
– Biraz Kubilay’dan söz eder misiniz?
– Biz İzmir’deyken Millet Mektepleri öğretmen yetiştiriyordu. Bu okullarda yeni Türkçe okutuluyordu yetişkinlere… Hani şimdi Halk Eğitimi Merkezleri’nde okuma-yazma kursları var ya, onun gibi. Biz okulda eski harflerle öğrenim gördük. Yani eski yazı okuyarak mezun olduk. Ama öğretmenliği yeni harflerle yaptık. Biz yeni harflere yabancı değildik. Fransızcadan tanışırdık Latin harfleriyle. İzmir’de Kubilay, Millet Mektebi’ni bitirmiş. Aydın’da Millet Mektebi açıldığında öğretmen olarak onu atadılar. Biz Kubilay’la vatan meselelerini çok konuşurduk. Bilhassa ben ve Kubilay, ulusumuzu çok severdik. Koyu milliyetçiydik. Milli duygularımız vardı.
– Bu duygularınız nasıldı, anlatır mısınız?
– Büyük kurtarıcı Atatürk’ün yaptığı devrimleri benimsemiştik. Örneğin kadının çarşaftan kurtarılması, yeni harfler, medreselerin, tekkelerin kapatılması gibi… Üstelik biz birtakım gerçe kdışı şeylere karşıydık.
– Gerçek dışı dediniz, nedir bunlar?
– Efendim, hurafelere, cinlere, perilere, büyüye inanmazdık. Ne diyorlar… Ha, aklıma geldi. Bizim batıl inanışlarımız yoktu. O eskiden beri alışılagelmiş sözler. Yok evden çıkarken sağ ayağını değil, sol ayağını atacaksın, bilmem şu sayı uğursuzluk getirir, filanca gün çamaşır yıkanmaz gibi şeyler… Ben ve o, koyu bir dindar değildik. Yani tutucu değildik. Atatürk, şeriat düzenini kaldırmıştı. Medeni evlilik kabul edilmişti. Yani biz o yılların Atatürk devrimlerine bağlı öğretmenleriydik.
– Kubilay’ın kişiliği nasıldı?
– Kubilay çok sinirli, daha doğrusu atak bir kişiliğe sahipti.
– Size karşı davranışları?
– Bana karşı çok saygılıydı. Yani şehit edilişine kadar bir buçuk yılı aşkın süreli evliliğimizde bana karşı hiç kırıcı olmadı.
– Çevresine karşı nasıl davranırdı?
– Biz o yıllar iki genç öğretmendik. Yani Atatürk Cumhuriyeti’nin öğretmenleri… Biraz önce söylediğim gibi, ben ve Kubilay, gerçekçi kişilerdik. Akılcı yol neyse ona inanırdık. Din hususunda da öyle… Nitekim o, şeriat düzeni isteyenlerin kurbanı oldu. Çevresine karşı da gerçekçi bir tavır alırdı. Sürekli vatan meselelerinden konuşurdu, ülkesini seven öğrencilerini Atatürk devrimleri doğrultusunda yetiştiren bir öğretmendi. Ama dedim ya, ataktı. Hareketliydi. Birden bire kızar, sonra yumuşardı. Bu onun kendine özgü yapısıydı. Ama hiçbir zaman kırıcı olmamıştı. Sadece sinirliydi.
Öğrencilerine Atatürk devrimlerini öğretirdi
– Kubilay içki, sigara içer miydi?
– İçkisi, kumarı, sigarası yoktu. Kahveye gitmezdi. Sadece spor yapardı. Spor yapar ve öğrencilerine Atatürk devrimlerini öğretirdi.
– Kitap, gazete okur muydu?
– O zamanlar kitap yoktu sanırım… Ama gazete okurdu.
– Sizce inatçı bir kişiliği vardı Kubilay’ın…
– Evet, inatçı bir kişiliği vardı. Kendi düşüncelerini sonuna dek savunurdu. Ama kavgacı değildi. Kavgaya varan tartışmalara girerdi, ama kavga çıkarmazdı. Ben ona ‘Askerde böyle tartışmalara girersen başına türlü işler gelir’ derdim.
– Kubilay’ın ailesi Girit’ten gelmiş, değil mi?
– Evet, Girit’ten gelmişler. Önce Adana Kozan’a yerleşmişler. Sonra Antalya’ya, oradan da İzmir’e gelmişler.
– Çocukluğunu anlatır mıydı Kubilay size?
– Çocukluğundan hiç söz etmezdi. O yüzden çocukluğunu bilmiyorum. Yalnız babası, Girit’ten geldiklerinde evde Rumca konuşmayı yasaklamış. İzmir ve Bursa öğretmen okullarında çok başarılı bir öğrenci olduğunu kendisinden değil, arkadaşlarından duydum. Okulda voleybol takımında oynadığını öğrendim. Ama beraberliğimiz bir buçuk yıl sürdü. Pek az geçti ömrümüz onunla, doğru dürüst birbirimizi anlayamadık bile, ufak bir çocukla bir buçuk yaşında ortada kaldık. Öyle ayrıldık..
Fatma Vedide Hanım, Kubilay’ın şehit edilişini Gönen’in Tuzaklı Köyü’nde öğretmenlik yaparken öğrendi. Oğlu Vedat Kubilay on sekiz aylık bebekken. O acı haberi nasıl öğrendiğini şöyle anlattı Fatma Vedide Hanım:
-Gazeteden öğrendim. Gönen’deydim. Gazeteye meraklıyımdır. Ders sonu başöğretmen odasına gittim. Gazeteler masanın üzerindeydi. Bir gazetede Kubilay’ın resmini gördüm. Okudum. Hıçkırmaya başladım. İnanamıyordum. Vedat’ı öyle bıraktım. Bizi Balıkesir’e götürdüler. Balıkesir’de öğretmenler, Kubilay için bir toplantı düzenlemişlerdi. Hemen orada bir konuşma hazırladım, Şimdi ne yazdığımı, ne konuştuğumu pek anımsayamıyorum. O zamanki hislerimle ne yazmışsam, onları okudum.
Fatma Vedide Hanım’ın o gün Balıkesir’de neler söylediğini, Cumhuriyet’in sayfalarından öğreniyoruz:
“Kubilay gitti, bundan kalbim sızlıyor. Fakat icabında her muallim gibi bende yavrum da kutsi inkılap uğrunda ölmeye hazırız.”