KARAGÜMRÜK'Ü BİRDE İLBER ORTAYLI'DAN OKUYUN… MAHALLE KÜLTÜRÜNÜ YAŞA
KARAGÜMRÜK'Ü BİRDE İLBER ORTAYLI'DAN OKUYUN…
MAHALLE KÜLTÜRÜNÜ YAŞATAN SEMT
Karagümrük semtinin ismi çok duyulmuştur; ama o nisbette az tanınır. Geçmiş asırlardaki Karagümrük, konumu itibariyle sanıldığı gibi fakir semtlerden değil, ortahalli ve mahalle kültürünün bütün kurumlarıyla yaşadığı bir yerdi.
Adı üzerinde, şehre kara tarafından giren kervan ve yolcuların gümrük kontrolünün yapıldığı yer olmalı ki, KARAGÜMRÜK adını taşıyor. Tarihi yönden bu işlevini belgelemek pek zor. Bu semt aslında EDİRNEKAPI'DAN başlar. ATİKALİ'YE kadar uzanan ana caddenin güney kesimidir. Edirnekapı, imparatorluk başkentinin Avrupa'ya açılan şaşaalı kesimidir. Tören yolu buradan başlar. Anadolu'dan gelen kervan ve orduları ÜSKÜDAR'da karşılamayı orada yaptırdığı cami ile kendisi için ebedi bir görev haline getiren KANUNİ'NİN kızı Mihrimah Sultan; burada da SİNAN'IN ölümsüz eseri olan o zarif camiyle aynı alayişli görevi yerine getiriyor. Çok yakın zamanlara kadar MİHRİMAH SULTAN CAMİİ ile HIRKA-İ ŞERİF CAMİİ arasındaki mahalle, eski İstanbul coğrafyasının en ilginç kültürel ve sosyal kesimlerinden birini oluştururdu. En usta kalfa elinden çıkan ahşap fevkani (üç katlı) evler ile fakir aşıboyalı kulübelerin sahipleri olan esnafı memuru, medreselisi ile büyük şehrin her sosyal katmanından insanlar bu mahallede otururdu. İstanbul'un güzel Türkçesinin duyulduğu bir semtti. Şaşılacak şey, bugün bile betonlaşan bu semtte o dili duymak, eski mahalle etiketini bir ölçüde görmek mümkün oluyor. Yüksekokul bitiren biri dededen kalma dükkanında işi devam ettiriyor, üniversitenin bir hocası mahallede eski arkadaşlarını muntazam ziyarete geliyor. Gerçi betonlaşma ve nüfus hareketi burayı da kasıp kavuruyor ama, buna karşılık rengarenk çarşısının etrafındaki değişime direnen mimari dokuyla İstanbul'un haftasonu alışverişi için uğranıp, eski semt çarşıları havasının elan teneffüs edilebileceği bir yer Karagümrük…
Karagümrük semtinin ismi çok duyulmuş, telaffuz edilmiştir ama, o nisbette az tanınır. SERVER BEDİ'NİN (yani PEYAMİ SAFA) romanı "CUMBADAN RUMBAYA" bu mahallenin hayatı ve tipleri etrafında geçer; bence sathi bir çizimdir ve ERCÜMENT EKREM'İN bu civarda PERŞEMBE'DEKİ muhayyel mahallesi "ESTEKZADE" kadar tatlı ve sıcak bir tasvir de değildir. Çok kişi semti bir zamanların ünlü KARAGÜMRÜK FUTBOL TAKIMI'NDAN dolayı duymuştur. Oysa Karagümrük semti ve civarı 15-16.yüzyıl Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerini barındırır. Hele KARİYE CAMİİ'Nİ gezdikten sonra bu tarafa adım atılsa, büyük İstanbul'un dört asrını koklamak mümkündür. Geçmiş asırlardaki Karagümrük, konumu itibarıyla sanıldığı gibi fakir semtlerden değil, ortahalli ve mahalle kültürünün bütün kurumlarıyla yaşadığı bir yerdi. Bütün büyük Osmanlı vezirleri, önemli tarikatların en önde gelen dergahları bu semtte yer almıştı. NİYAZ-İ MISRİ sokağında bugün bir vakıf tarafından onarılan ünlü CELVETİYYE DERGAHI bunun bir örneği… Aynı sokaktaki mezarlığın avlu kapısında "YA HAZRET-İ PIRİ AZİZ MAHMUT HUDAİ" ibaresi okunuyor. 17. yüzyıl İstanbulu'nda padişah I.AHMET ve KÖSEM SULTAN'IN Üsküdar'daki dergahına sık sık ziyarete gittikleri o vakitki şehrin en ünlü şeyhi… Surların dibindeki HASEKİ mahallesine geçtiğinizde ansızın ayrı bir dünya ile karşılaşırsınız. Birbirine su ile ateş kadar yabancıdırlar. Osmanlı asırlarından beri zıtlıkları var olan iki dünyadır bu. Karagümrük FATİH semtinin sayısız medreseleri ve o muhitin havası içinde şekillenmiş, şehrin anayolunun ticaret ve etkinliği ile refah bulmuştu. 19. yüzyılda ortasınıfın en rahat, güvenceli; sebze meyveyi, eti ekmeği en ucuz ve bol bulduğu semtlerdendi. O halde kent dışından getirilen et, sebze ve meyvenin ilk elde pazarlandığı pazarlara sahip olmasından ve sur dışındaki bostan ve bahçelere daha yakın olmasından olacak. Gene eski İstanbul'un bilhassa yazları esintiye en açık semtlerinden olduğu için Fatih ve Karagümrük halkı, VEFA ve AKSARAY gibi yerlere nazaran haklı olarak semtinin havasıyla övünürlerdi.
Karagümrük çarşısında MESİH MEHMET PAŞA CAMİİ (1588) 16. yüzyılın mütevazı, ama tipik bir eseridir. Karagümrük meydanının etrafındaki bütün sokaklar, PROF. NACİ ŞENSOY CADDESİ dışında (onu da çok kişi LÖKÜNCÜLER diye bilir) eski hirfet ve zenaat gruplarının adlarını taşıyor. Mesela TAHTACILAR SOKAĞI, RENDECİLER SOKAĞI'NI, kesiyor. Marangozların yoğun olduğu bir semtti. Civarda İŞKEMBECİ MALİK SOKAĞI ve LÜLECİ YEKTA SOKAĞI gibi semtin esnafının bazılarını ebedileştiren sokaklar var. KEPENEKÇİ NUMAN SOKAĞI, KALFAZADE SOKAK, SAHTİYANCI SOKAK, HARAB DEĞİRMEN SOKAĞI da bunlardan. Nitekim Karagümrük'ün VATAN CADDESİ'NE doğru güney kesiminde de Keçeciler Meydanı, KEÇECİ ÇEŞMESİ SOKAĞI ve KEÇECİ PİRİ CAMİİ yer almaktadır. Eski devirde keçecilik, ön planda Osmanlı ordusunun ihtiyaçlarına yönelik sıkı devlet kontrolü altında yürütülen zenaatlardandı. Kontrol altında bir bölgede yerleşmesinden alışılıyor. ESKİ ALİ PAŞA (Atikali) caddesi ve KABAKULAK SOKAĞI köşesinde İstanbul'un eski mahallelerinde çokça rastlanan açık türbelerden biri var. Fatih devri ulemasından ESSEYYİD MEHMED EFENDİ'NİN merkadi (H. 857-1453) tarihli Prof. ABDULLAH KURAN; ele alıp incelediği KABAKULAK MESCİDİ için KOCA SİNAN'IN bilinen ilk eseri diyor. Pazar yerinin bir köşesinde 20. yüzyıl neo-klasik Türk mimarisinin bir örneği MİHRİMAH SULTAN İLKOKULU görülüyor. İstanbul'un PERŞEMBE PAZARI, Fatih, Aksaray gibi semtlerinde de görülen 1920'li ve 30'lu yıllara ait bu taşmektepler, ahşap mahallenin dekorunu tamamlayan ne kadar sıcak görünümlü ilkokullardı. HIRKA-İ ŞERİF CAMİİ bu semtin bugün bozulmaya yüz tutan, ama elan eskiyi barındıran bir köşesidir. Hırka-i Şerif Camii SULTAN ABDÜLMECİD'İN 1851'de yaptırdığı Osmanlı rokokosunun en güzel örneklerindendir. HZ. MUHAMMED'İN VEYSEL KARANİ'YE bıraktığı rivayet edilen hırka bu caminin yanında muhafaza edildiği için İstanbul'un günümüzde de kalabalıkları çeken bir ziyaretgahıdır. Etrafındaki ahşaplığına rağmen, yıkıcının kem gözlerinden uzak kalmayı başaran bazı güzel örnekler ve onların yanıbaşındaki selvi ağaçlarıyla eski İstanbul'dan kalan küçük bir köşe. Galiba Karagümrük'ten BALİPAŞA ve İSKENDERPAŞA CAMİİ'NE doğru yürüyüşe devam edilirse adım başı rastlanan çirkinliklerin yanında bir takım güzelliklerin de tadılabileceği bir geziden söz etmek münkün olacaktır.
İLBER ORTAYLI – KARAGÜMRÜK
CUMHURİYET DERGİ, 6 EKİM 1991, SAYI 291