Erdek . Bugünkü sahil gazinolarının olduğu yer. 1895 1800 lü yılların sonuna d
Erdek . Bugünkü sahil gazinolarının olduğu yer. 1895
1800 lü yılların sonuna doğru Osmanlı İmparatorluğunda baş gösteren Kolera salgını konusunda çalışmalar yapmak ve rapor hazırlamak için İstanbul’dan görevlendiren Dr. Şerafeddin Mağmumi adında bir doktor incelemeleri sırasında 1895 yılında Bandırma üzerinden Erdeğe de uğramış ve incelemeleri dışında Erdek hakkında da bir takım notlar almıştır.
ERDEK KASABASI ( 3 )
Erdek kasabası Kapıdağ Yarımadası’nın batı ucundaki küçük bir körfezin kıyısına kurulmuş ayni adı taşıyan ilçenin merkezidir. Bin beş yüzü aşan hanesi, sahilde kısa bir iskelesi, iskele başında belediye dairesi, bir eczanesi,deniz üstünde salhanesi ( mezbaha ),ünlü Aleksi Kotro’ nun bir konyak fabrikası vardır Kasabada yapımı bitmek üzere olan süslü ve sevimli bir cami ile mescitler ve pek çok sanat yapısı kilise bulunuyor. Erdek, içerdeki kasabaların iskelesi olmadığı için konuklar ve yolcuların kalmasına özgüdür. Bandırma kadar oteli yoktur. Bir meyhanenin üstündeki iki oda bu işte kullanılmakta olup belediye başkanının aracılığı ve yardımı ile gece oraya gittik.Odalarda kupkuru ikişer karyoladan başka bir şey yok.onların da takımları kirli ve dahası yorganları yufka gibi ince.Oturmak için aşağıdan üç iskemle getirdiler.Ortamıza sis çıkaran donuk ışıklı lambayı koyup saat dördü ettik.Sonra yataklara girildi.Uyumak kabil değil. Tir tir titriyorum..Karşıdaki karyolada tortop büzülmüş olan Doktor Sami Bey rahat etmek için dakikada bin kez durumunu değiştiriyor.”Of! bu gece soğuktan donacağız! “ diye mırıldanmasından onun da benim gibi rahat bir uykudan yoksun kaldığı anlaşılıyordu. Bu rahatsızlık içinde yarı uyanık yarı uykuda sabahı ettik. Vücudum ayazdan kaskatı kesilmişti. Kabil olduğu kadar çabuk giyinip sokağa fırlayarak kendimizi bir kahveye dar attık. Çay ve konyak ile ısınmaya, kanı kızıştırmaya çabaladık. Çok geçmeden belediye başkanı efendi çıkageldi. Birlikte kasabanın her tarafını dolaşıp inceleyerek gözlemlerimizi gösterir bir rapor düzenleyip hükümet konağında Kaymakam Paşaya takdim edildik. Dönüşte karnımız iyiden iyiye acıkmıştı. Çünkü lokantasızlık belası yüzünden akşam yemeği de yiyememiştik. Tez elden pirzola ve uskumru balığı kızartarak belediye dairesinde açlığımızı giderdik ve arabayı çağırttık.